Arada sırada Türkçeden İngilizceye çevirisini yaptığım nadir işlerden biri. Bazen, çok dar bir zaman aralığında çalışmam gerektiği için stresli anlar yaşadığım da oldu; ama şimdi geriye baktığımda, parçası olmaktan gurur duyduğum bir proje görüyorum sadece.
Biz çevirmenler genellikle bir filmin yapım ve dağıtım sürecinin neredeyse en sonunda geliriz. Film biter, biz çevirisini yaparız, en son da filmin altyazısı yapılır, ya da dublaj çevirisiyse filmin dublajı alınır.
Fetih 1453 bu açıdan benim için çok farklı bir tecrübe oldu. Çeviriye, henüz daha film çekilmemişken, senaryo çevirisini yaparak başladım. Tabii haliyle film çekilirken ilk senaryo fazlasıyla değişti. Değişen diyaloglara göre çeviriyi ve onun bağlı olduğu ana çeviri şablonunu birkaç kere değiştirmem gerekti.
Filmi henüz ham haliyle, daha blue-box aşamasındayken de görme imkanım olduğundan, filmin bitmiş halini gördüğümde teknolojinin nelere kadir olduğunu bir kere daha takdir ettim.
Filme bütün bir yapım süreci boyunca dahil olduğumdan, ve yapım ekibiyle sürekli dirsek teması içinde olduğumdan, kendimi de bu yapımın bir parçası olarak görüyorum; ve dediğim gibi, bazı zorluklar çekmiş olsam da şimdi geriye baktığımda dahil olmaktan gurur duyduğum bir proje görüyorum.
Ancak, her ne kadar filmin İngilizce dublajının alınması için çeviriyi yurtdışına gönderdiğimde, anadili İngilizce olan birinin elinden geçtiğinde pek çok yerinin değişecek olduğunun bilincinde olsam da, ve başlangıçta yapılan tüm değişiklikleri samimiyetle kendimi geliştirmek için iyi bir fırsat olarak görmeye çalışsam da, bir süre sonra editörün bazı yerleri sırf değiştirmiş olmak için değiştirdiğini fark etmem canımı sıkmadı değil. Aslında, bir başka blogta "acemi editör tuzağı" dediğim bu konuya da biraz değinmiştim. Yine de, ben moralimi bozmayıp bu filmi her zaman benim için çok özel bir proje olarak anacağım.
Biz çevirmenler genellikle bir filmin yapım ve dağıtım sürecinin neredeyse en sonunda geliriz. Film biter, biz çevirisini yaparız, en son da filmin altyazısı yapılır, ya da dublaj çevirisiyse filmin dublajı alınır.
Fetih 1453 bu açıdan benim için çok farklı bir tecrübe oldu. Çeviriye, henüz daha film çekilmemişken, senaryo çevirisini yaparak başladım. Tabii haliyle film çekilirken ilk senaryo fazlasıyla değişti. Değişen diyaloglara göre çeviriyi ve onun bağlı olduğu ana çeviri şablonunu birkaç kere değiştirmem gerekti.
Filmi henüz ham haliyle, daha blue-box aşamasındayken de görme imkanım olduğundan, filmin bitmiş halini gördüğümde teknolojinin nelere kadir olduğunu bir kere daha takdir ettim.
Filme bütün bir yapım süreci boyunca dahil olduğumdan, ve yapım ekibiyle sürekli dirsek teması içinde olduğumdan, kendimi de bu yapımın bir parçası olarak görüyorum; ve dediğim gibi, bazı zorluklar çekmiş olsam da şimdi geriye baktığımda dahil olmaktan gurur duyduğum bir proje görüyorum.
Ancak, her ne kadar filmin İngilizce dublajının alınması için çeviriyi yurtdışına gönderdiğimde, anadili İngilizce olan birinin elinden geçtiğinde pek çok yerinin değişecek olduğunun bilincinde olsam da, ve başlangıçta yapılan tüm değişiklikleri samimiyetle kendimi geliştirmek için iyi bir fırsat olarak görmeye çalışsam da, bir süre sonra editörün bazı yerleri sırf değiştirmiş olmak için değiştirdiğini fark etmem canımı sıkmadı değil. Aslında, bir başka blogta "acemi editör tuzağı" dediğim bu konuya da biraz değinmiştim. Yine de, ben moralimi bozmayıp bu filmi her zaman benim için çok özel bir proje olarak anacağım.

Yorumlar
Yorum Gönder