
Kim olduğumuzu belirleyen en önemli unsurlardan biri hiç şüphesiz hafızamızdır. Aniden bir kaza geçirsek, son 10 yılda yaşadığımız her şeye dair bütün hafızamızı kaybetsek, yine kazadan hemen önceki insan olmaya devam eder miyiz, yoksa 10 yıl önceki entelektüel ve duygusal birikimlerimiz bizi bambaşka bir noktaya mı getirir?
Gerçek bir hayat hikayesinden alınan The Vow - Aşk Yemini filmi bu konuyu işlemiş. İçinde anlar, anılar ve bunların kimliğimizi nasıl belirlediğine dair çok güzel saptamalar bulunan keyifli bir romantik komedi olmuş. Seyrederken sıkmıyor; dolayısıyla çevirisini yaparken de sıkmadı.
Önce Metinden Çeviri
35 mm. film çevirilerinde, filmin kendisi o filmin diyaog metinlerinden çok sonra gelir. Gerçi dijital medyanın iyice yaygınlaşması oyunun kurallarını büyük ölçüde değiştirmiş olsa da, 35 mm. sinema filmlerindeki bu fiili durum hâlâ geçerliliğini koruyor. E tabii, o koca koca makaralardaki filmlerin basılması ve sevkiyatı zaman alıyor. Onlar hazır olana kadar filmin İngilizce metni çoktan elimize gelmiş oluyor. Biz de, çeviriyi önce filmi seyretmeden yapıp, film geldikten sonra kontrolünü yapıyoruz.
Bu da haliyle işimizi zorlaştırıyor. Filmi görmediğimiz için insanların bazen ne hakkında konuştuklarını anlamıyoruz. Ya da bazen, düz metin olarak karşımıza çıktığında pek bir şey ifade etmeyen, ancak konuşmalardaki vurguları duyduktan sonra bir anlam verebildiğimiz cümleler oluyor.
Bu tip aksaklıklarn sayısı çoğaldığında insan doğal olarak yaptığı çeviriden soğumaya başlıyor. Bir çevirmenin çevirdiği bir filmle arasına soğukluk girmesini engelleyecek tek şeyse, o filmin güzelliği oluyor tabii. Film güzelse, çevirmen yaptığı işten keyif alıyor. Film güzel değilse, ya da çevirmene hitap etmiyorsa, o iş işkenceye bile dönüşebiliyor. Neyse ki, ben Aşk Yemin filminden keyif aldım; dolayısıyla yaptığım işten de büyük keyif aldım.
Evim Sensin
Bir de, söylemeden geçemeyeceğim, bu filmi seyredenler, ya da konusunu okuyanlar, Özcan Deniz'in gişede büyük bir başarı sağlayan Evim Sensin filmiyle arasındaki tesadüfle açıklanamayacak kadar büyük benzerlikleri fark etmişir. Özcan Deniz'in sinema dilini çözmeyi başardığını, seyircinin nasıl yakalanacağının formüllerini anladığını düşünüyorum. Bu açıdan da kendisini takdir ediyorum. Öğrendiği formülleri bir de kendi özgün senaryolarına uyarlamayı başarabilirse tadına doyum olmayan filmler çekecektir şüphesiz.
Yorumlar
Yorum Gönder