Olayların hiç umulmadık şekilde geliştiği, tabiri caizse zıvanadan çıktığı filmleri sevdiğimden, Hit and Run / Vur ve Kaç filminin daha fragmanını seyrederken, bir de filmde Bradley Cooper'ın oynadığını görünce, bunun çevirmesi zevkli bir film olacağını hissetmiştim.
Gerçekten de öyle oldu. Uzun diyalogları beni biraz sıksa da, bu uçuk kaçık filmi sevdim. Seyretmesi de, çevirmesi de keyifli bir filmdi. Araya başka işler de girdiği için bir haftalık bir süreye yayılmış olsa da, metin üzerinde çevirisi 12 saat, görüntü geldikten sonraki kontrolü de yaklaşık 3 saat sürdü.
Filmi her ne kadar beğenmiş olsam da, diyalogları konusunda çekimserliğim var. Filmin hızına, olayların akışına ve genel olarak anlatım diline bir itirazım yok; ama çevirisini yaptıktan 1 yıl sonra film hakkında aklımda ne kaldığını sorsanız, ilk önce "Acemice diyalogları." derim. Diyalog açısından, bir filmden çok sanki bir radyo oyunu için hazırlanmış hissi veren, her şeyi uzun uzun tasvir eden, gerçekten de acemice yazılmış bir senaryosu vardı.
Çok genel bir kural olarak, bir filmde bir şeyden sadece bir kere bahsetmek, ya da bir durumu sadece bir kere göstermek, seyircinin o durumla ilgili fikir sahibi olması için yeterlidir. Oysa bu filmde, çoğu sohbet biribirine bir şey anlatan iki kişi arasında geçmiyor; seyirciye durumu anlatmaya çalışıyordu. O yüzden de doğallıktan uzak bir his veriyordu.
Aklıma ilk olarak, geylerin birbirini bulması için yapıldığı anlaşılan bir uygulama olan "Pouncer App"le ilgili diyalogların ne kadar da uzun ve yapay olduğu geliyor. Tamam işte, uygulamanın ne işe yaradığını anladık, nereden baksanız iki dakika boyunca bize uygulamayı uzun uzun anlatmanın ne gereği var? Zaten, uygulamanın ne işe yaradığını bildiği anlaşılan iki kişi arasında geçen bir diyalogta, o uygulama neden uzun uzun anlatılsın ki? Yapay kaçıyor işte.
Bazen çeviri yaparken, normalde kimsenin fark etmeyeceği küçük şeylere takılırsınız. Ben de bu filmi çevirirken, gey kelimesini nasıl yazmam gerektiği üzerinde takılıp kaldım. Belki gerçekten de önemsiz bir ayrıntıdır ama bu kelimeyi TDK'da da geçtiği şekilde Türkçe okunduğu gibi mi yazmalıyım, yoksa özellikle sosyal medyada herkesin kullandığı şekilde, "gay" olarak mı yazmalıyım diye çok düşündüm. Şüphesiz ki, doğru olanı kelimeyi "gey" diye yazmak; ama kelimenin diğer türlü yazılışı da o kadar yaygın ki, doğrusunu yazdığımda yadırganıp yadırganmayacağımı düşündüm.
Neden Türkçede var olan kelimelerden birini kullanmayıp "gey"i tercih ettiğim de sorgulanmalı aslında. Artık eskisi kadar katı yaklaşmasam da, ben hep bu tip terimlerin mümkün olduğunca Türkçe karşılığını yazmayı tercih etmişimdir. Ancak, "gey" kelimesinin aklıma gelen Türkçe karşılıklarında hep bir olumsuzluk çağrışımı hissettiğimden, o kelimelerden birini kullanmak istemedim. Sadece eşcinsel kelimesinde böyle bir olumsuzluk yok; ama bu da uzun bir kelime olduğundan ve altyazı çevirisi yaparken yerden tasarruf çok önemli olduğundan, aynı şeyi üç harfle anlatabilen gey kelimesinde karar kıldım.
Filmin diyaloglarını genelde acemice bulmuş olsam da, özellikle ilişkiler konsunda çok ilginç noktalara değinen muhabbetler olduğunu da söylemeliyim. Örneğin, geçmişinize ait bazı şeyleri sevgilinize söylememeniz, ona yalan söylediğiniz anlamına gelir mi?
Bir bakıma gelir; çünkü aslında kim olduğunuzu gizleyerek, sevgilinizin hakkınızda farklı bir kanıya sahip olmasına sebep oluyorsunuz demektir. Bu da, yalan tanımı içine girer. Ama öte yandan, söylemediğiniz şeyler sizin geride bırakmaya, bizzat kendinizin dahi unutmaya çalıştığı şeylerse, bunları anlatarak suları bulandırmanın ne gereği var? Nitekim, filmdeki karakterlerden biri, gizlemeye çalıştığı geçmişi kendisini kovalamaya başlayınca yalancılıkla suçlandığında, buna benzer bir cevapla karşılık veriyor:
Yapay Diyaloglar
Filmi her ne kadar beğenmiş olsam da, diyalogları konusunda çekimserliğim var. Filmin hızına, olayların akışına ve genel olarak anlatım diline bir itirazım yok; ama çevirisini yaptıktan 1 yıl sonra film hakkında aklımda ne kaldığını sorsanız, ilk önce "Acemice diyalogları." derim. Diyalog açısından, bir filmden çok sanki bir radyo oyunu için hazırlanmış hissi veren, her şeyi uzun uzun tasvir eden, gerçekten de acemice yazılmış bir senaryosu vardı.
Çok genel bir kural olarak, bir filmde bir şeyden sadece bir kere bahsetmek, ya da bir durumu sadece bir kere göstermek, seyircinin o durumla ilgili fikir sahibi olması için yeterlidir. Oysa bu filmde, çoğu sohbet biribirine bir şey anlatan iki kişi arasında geçmiyor; seyirciye durumu anlatmaya çalışıyordu. O yüzden de doğallıktan uzak bir his veriyordu.
Aklıma ilk olarak, geylerin birbirini bulması için yapıldığı anlaşılan bir uygulama olan "Pouncer App"le ilgili diyalogların ne kadar da uzun ve yapay olduğu geliyor. Tamam işte, uygulamanın ne işe yaradığını anladık, nereden baksanız iki dakika boyunca bize uygulamayı uzun uzun anlatmanın ne gereği var? Zaten, uygulamanın ne işe yaradığını bildiği anlaşılan iki kişi arasında geçen bir diyalogta, o uygulama neden uzun uzun anlatılsın ki? Yapay kaçıyor işte.
Gey Nasıl Yazılır
Bazen çeviri yaparken, normalde kimsenin fark etmeyeceği küçük şeylere takılırsınız. Ben de bu filmi çevirirken, gey kelimesini nasıl yazmam gerektiği üzerinde takılıp kaldım. Belki gerçekten de önemsiz bir ayrıntıdır ama bu kelimeyi TDK'da da geçtiği şekilde Türkçe okunduğu gibi mi yazmalıyım, yoksa özellikle sosyal medyada herkesin kullandığı şekilde, "gay" olarak mı yazmalıyım diye çok düşündüm. Şüphesiz ki, doğru olanı kelimeyi "gey" diye yazmak; ama kelimenin diğer türlü yazılışı da o kadar yaygın ki, doğrusunu yazdığımda yadırganıp yadırganmayacağımı düşündüm.
Neden Türkçede var olan kelimelerden birini kullanmayıp "gey"i tercih ettiğim de sorgulanmalı aslında. Artık eskisi kadar katı yaklaşmasam da, ben hep bu tip terimlerin mümkün olduğunca Türkçe karşılığını yazmayı tercih etmişimdir. Ancak, "gey" kelimesinin aklıma gelen Türkçe karşılıklarında hep bir olumsuzluk çağrışımı hissettiğimden, o kelimelerden birini kullanmak istemedim. Sadece eşcinsel kelimesinde böyle bir olumsuzluk yok; ama bu da uzun bir kelime olduğundan ve altyazı çevirisi yaparken yerden tasarruf çok önemli olduğundan, aynı şeyi üç harfle anlatabilen gey kelimesinde karar kıldım.
İlişkiler Üzerine İlginç Tespitler
Filmin diyaloglarını genelde acemice bulmuş olsam da, özellikle ilişkiler konsunda çok ilginç noktalara değinen muhabbetler olduğunu da söylemeliyim. Örneğin, geçmişinize ait bazı şeyleri sevgilinize söylememeniz, ona yalan söylediğiniz anlamına gelir mi?
Bir bakıma gelir; çünkü aslında kim olduğunuzu gizleyerek, sevgilinizin hakkınızda farklı bir kanıya sahip olmasına sebep oluyorsunuz demektir. Bu da, yalan tanımı içine girer. Ama öte yandan, söylemediğiniz şeyler sizin geride bırakmaya, bizzat kendinizin dahi unutmaya çalıştığı şeylerse, bunları anlatarak suları bulandırmanın ne gereği var? Nitekim, filmdeki karakterlerden biri, gizlemeye çalıştığı geçmişi kendisini kovalamaya başlayınca yalancılıkla suçlandığında, buna benzer bir cevapla karşılık veriyor:
The bottom line is in any relationship you can either wallow in the person’s past or you can look at the person that’s right in front of you and choose to move forward!
Yani:
İşin özü, her ilişkide ya karşındakinin geçmişini deşersin, ya da karşındaki o adama bakıp devam etmeyi seçersin.
Yorumlar
Yorum Gönder