CLOUD ATLAS

Hikayesini anlatmak için ikide bir araya giren bir üst anlatıcıyı, sinemada çok ucuz bir hikaye anlatma tekniği olarak gördüğümden benim için hep bir eksi puan sebebi olmuştur. Cloud Atlas gibi enfes bir filmde de bu ucuz taktiğin olduğunu görmek o yüzden biraz hayal kırıklığına uğramama sebep oldu. Yine de, filmin geneline baktığımda, bu kadar güzel bir filmi sırf bu yüzden kötülemek haksızlık olur diye düşünüyorum.

Seyirci olarak filmden ne kadar çok keyif aldıysam, uzun, sık sık içinden beslendiği ve bizim ancak kıyısından köşesinden takip edebildiğimiz kültüre atıfta bulunan, ve yine sık sık felsefi derinliklere dalan diyaloglarla dolu bu film, beni çevirmen olarak o kadar yordu.

Filmi seyrederken bir iki saniyede akıp giden yazıları okuyup geçerken, o yazılar için verilmiş emek genelde dikkat çekmez; ama bu film üzerinde gerçekten çok uğraştığım için, çeviri portföyümde her zaman için gururla taşıyacağım bir iş olacak.

Müzik listeleri
Beni bu kadar uğraştıran bir filmi çevirirken müzik dinlemezlik yapamazdım herhalde. Özellikle, henüz filmin görüntüsü gelmeden önce sadece metin üzerinden çeviri yaparken bol bol müzik dinleme imkanı buldum. Bu filmde imdamıma 8tracks yetişti diyebilirim.

Önce şu listeyle başladım: http://8tracks.com/betsyrae/focus-guaranteed-my-ultimate-piano-and-cello-study-playlist

Ardından, her zaman klasik müzik dinleyecek değilim ya, biraz özüme döneyim dedim:

http://8tracks.com/kanafani/metalheart-m


O bittikten sonra biraz daha sakin bir listeye döneyim dedim:

http://8tracks.com/shifterous/for-writing-etc


Sonra da, şöyle eğlenceli bir listeyle kapanış yaptım:

http://8tracks.com/bl33dthro/the-xbox-live-arcade-mixtape


Ve tabii unutmadan, bir de bu var:



Farklı Bakış Açıları
Cloud Atlas vizyona girdikten birkaç ay sonra bir aile toplantısında, bir akrabamla filmin neyi anlattığına dair ilginç bir sohbetimiz olmuştu. Ben "Dönem ne kadar değişirse değişsin, insanın diğerleri üzerinde kurduğu baskı her zaman olacaktır." gibilerinden bir şey demiştim. Akrabam ise, "Peki şöyle diyebilir miyiz? Her dönemde aykırı biri  illa ki çıkar." diye yorumlamıştı filmi. İkimizin öz itibariyle aynı şeyi, birbirinden çok farklı bir bakış açısıyla anlatıyor olmamız buraya not düşmeme sebep olacak kadar çok ilgimi çekmişti. İki insanın aynı olguyu farklı odak noktaları üzerinden tarif etmesi, o iki kişinin hayata bakışı açısından çok değerli ipuçları sunuyor diye düşünüyorum.

Kitap ve Film Çevirisi Üslup Farkı
Filmi çevirirken bir yandan da, çeviride ortak bir dil tutturmak için kitabını okuyordum. Belirli terimlerde kitabın çevirmeniyle ortak bir dil tutturmak için elimden gelen gayreti göstersem de, bazen bunun çok yanlış bir yaklaşım olacağını düşünerek kasten kaçındığım da oldu.

Örneğin, filmde, gelecekte yaşayan insanlar günümüzde kullandığımız dille aynı köklere sahip olsa da, bugünküne göre bozulmuş bir dil kullanıyordu. Bu üslubu aynen yansıtacak olsam, seyirciler ekranda gördükleri garip kelimelerin ne anlama geldiğini çözmeye çalışırken filmi kaçıracak, hatta muhtemelen fazlasıyla rahatsız olacaktı.

Bu konuda efsane olmuş yanlış seçimlerden biri Yüzüklerin Efendisi filminin altyazılarında hiç eksik olmayan Farsça kelimelerdi. İnternette biraz araştırınca, bu yanlış çeviri tercihinin insanları ne kadar rahatsız ettiğini hâlâ görebilirsiniz.

Ve bir de, kitabın belli bir noktasında birkaç kez geçen "suyu alınmış süt" terimi var ki, çok sevdiğim bir şey olduğu için yazmadan edemedim, biz ona kesmik diyoruz.

Yorumlar