KILLING THEM SOFTLY

Dönenim Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın sinemada seyrettikten sonra "Bu ne kadar iğrenç bir film. Kaldırılması gerekir." diyerek gündeme farklı bir şekilde getirdiği filmi ben çevirmiştim. Bir bakanın, doğrudan doğruya kendisine bağlı bir denetim mekanizmasını eleştirmesinin saçmalığına mı yanayım, bir kültür bakanının açıkça sansürü desteklemesine mi yanayım bilemedim.


Ben aslında, Sayın Günay'ın bu mevzudan 15 - 20 gün sonra görevinden alınmasına bakarak, bu hareketinin görevde kalmak için yaptığı popülist bir çıkış olduğu sonucuna varıyorum. Filmin kendine has argosunu çözüp de Sayın Günay'ın "Alt alta konduğunda insanın yüzü kızarıyor" dediği diyalogları çevirirken, ayrıca çeviri sonrası altyazıyı hazırlama sürecinde karşılaştığım sorunları düşününce, bu filmin kendisiyle alakasız bir siyasi mücadeleye meze olmasına üzülüyorum.

Örneğin filmin başında, ABD Başkanı Obama'nın farklı farklı televizyon konuşmaları birleştirilerek yapılmış bir kolaj vardı. Hem o kolajın her bir parçasını kendi içinde anlamlı olacak, hem de parçaları birleştirince istenen anlamı verecek şekilde çevirmeye çalışırken, tabir-i caizse, kelimelerle güreştim.

Bir yandan filmin kimseye yaranamayan argosunu çözmeye çalışırken, bir yandan da kötü hazırlanmış bir "spotting list"le uğraştım. Bu blogda daha önce de birkaç defa yazdığım üzere, filmlerin altyazılarını spotting list dediğimiz bir dosya üzerinden çeviriyoruz. Bu dosya ne kadar iyi hazırlanmışsa, özellikle çeviri sonrası süreçte işimiz o kadar kolaylaşıyor. Tam aksine, kısacık lafa 6 fit, koskoca lafa 2 fit pay biçen abuk subuk bir dosyayla karşılaşınca da, özellikle altyazıların yerleştirilmesi süreci olması gerekenden çok daha uzun sürüyor.

Meraklıları için küçük bir not, bir film makarasındaki bir fit 16 kareden oluşur.

Şunu da belirteyim, filmin aşırı küfürlü olduğu doğru. Ancak, bir çevirmen olarak, bana çevirmem için verilen filmde sürekli ana avrat düz gidiyorlarsa ben de elbette ona göre çeviririm. Filmde çiçeklerden böceklerden bahsederlerse ben de onu çeviririm. Filmde geçen diyalogların benim meşrebime uyup uymamasına bakmak gibi bir lüksüm yok. Kaldı ki, bir filmdeki ya da genel olarak çevrilmesi gereken herhangi bir metindeki laflar hoşuma gitmiyor diye onu kafama göre değiştirmeyi, çeviri mesleğinde yapılacak en büyük ahlaksızlık olarak değerlendiriyorum. Ben işimi, kaynak metinde söylenenleri hedef metinde, kastedilen anlamı en iyi verecek şekilde aktarmak olarak görüyorum. Adam keçiye nasıl tebelleş olduğunu anlatırken oraya "Geçen gün kırlarda uzanıyordum. Çiçekleri kokladım." diye yazacak halim yok.

Günümüze Yansıyanlar


Dönemin Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay'ın çıkışının günlük siyasi manevra olduğuna dair genel kanımı korumakla beraber, böyle bir olayın hafife alınmaması gerektiğini düşünüyorum; çünkü o günkü basit manevralar bugün karşımıza katmerlenmiş seviyesizlikler olarak çıkıyor.

Geçenlerde okuduğum, bir Kültür Bakanlığı yetkilisinin, bütün personeli toplantı salonunda toplayarak "Sizi kızlı - erkekli görmeyeceğim." diyerek atarlandığına dair haberi, Ertuğrul Günay'ın o günkü çıkışının devamı olarak okumak gerekir. Haberden anlaşıldığı kadarıyla delikanlı abimiz bütün çalışanları bir salonda toplamış, atarını yapmış ve kimseyi dinlemeden çekip gitmiş.

Bu olayın üzerinden çok geçmeden, tam "Daha neler göreceğiz bakalım." derken, sosyal medyaya düşen, Şehir Tiyatroları'nın Cibali Karakolu oyunundaki hayat kadını rolüne sansür uyguladığı haberi de üstüne tuz biber oldu doğrusu. Haber ne kadar doğrudur bilinmez ama hayatın içindeki çarpıklıklardan alabildiğine beslendikten sonra o hayatın nasıl yorumlanacağı üzerinde baskı kurmaya çalışan bir zihniyet bana hiç de yabancı gelmedi.

Kültür Bakanlığında ki personele atar yapan abinin haberi için buraya tıklayarabilirsiniz. 

Bir tiyatro oyunundaki hayat kadını rolüne sansürün haberi için buraya tıklayabilirsiniz.

Yorumlar