Fetih filminin gişedeki başarısını takiben, yapımcıların benzer kalitede başka bir proje arayışı sonucu, başka bir tarihi filmin tretmanının ve ardından filmin senaryosunun Türkçeden İngilzceye çevrilmesi istendi benden. Çeviri aşamasından sonra bu filmle ilgili bir gelişme olmadı. Filmin akıbeti ne oldu, tamamen mi vazgeçildi yoksa sadece bekletiliyor mu bilmiyorum. Projenin hâlâ yapımcıların gündeminde olması ihtimalinden dolayı, film hakkında ismi de dahil olmak üzere fazla bir bilgi vermek istemiyorum.
Daha çekilmemiş, çekilip çekilmeyeceği meçhul, üstelik de adını dahi vermekten kaçındığım bir filmin çevirisinden bu blogta bahsetmemin sebebi, bu proje sırasında aldığım bazı çeviri notlarının film çevirisine ve genel olarak çeviriye ilgi duyan arkadaşların ilgisini çekeceğini tahmin etmemden dolayıdır.
Eskiden olsa, gençliğimde, Türkçeden İngilizceye çeviri işi geldiğinde hiç durmaz, hemen kabul ederdim. Hatta, bizden sadece altyazısını hazırlamamız istenilen Türkçeden İngilizceye çevirisi hazır gelmiş bir filmin çevirisinin çok kötü olduğunu söyleyerek daha iyisini yapmayı teklif ettğim bile olmuştu. O film dahilinde düşünecek olursak ilk çeviriden kat kat daha iyi bir iş çıkardığıma şüphe olmasa da, genel olarak baktığımda, ters istikametli filmleri ana dili İngilizce olan biri kadar iyi çeviremeyeceğim elbette ki ortada. O yüzden de bu filmden itibaren, Türkçeden İngilizceye çeviriyi ana dili İngilizce olanlara, ya da benim gençliğimdeki hevesi gösteren arkadaşlara bırakmaya karar verdim. Bu açıdan bu film bir dönüm noktası oldu diyebilirim.
Yaklaşık 15000 kelimelik bu proje, bana CAT programlarının ne olup ne olmadığını, neyi iyi yapıp neyi yapamadıkları anlamam için iyi bir fırsat verdi.
Bu tip programların en önemli özelliğinin, orijinal metinde tekrar eden cümle ve terimlerde size yardımcı olması olduğu ve bir senaryo içinde tekrar eden cümlelerin azlığı düşünüldüğünde, ilk senaryonun çevirisi sırasında fazla bir faydasını gördüğümü söyleyemem. Orijinal metin içinde nerede olduğumu, kaç cümle çevirdiğimi ve daha ne kadarlık işimin kaldığını göstermesi hoş bir özellik olsa da, elbette ki hiç kimse sırf bunlar için hiç de azımsanmayacak bir para verip program satın almaz.
Ayrıca, programın 15000 kelimelik bir projede kasıldığını da söylemeliyim. Program, kaynak metni içindeki noktalama işaretlerine bakarak parçalara böldü; ancak, senaryoyu yazan arkadaşın noktalama işaretlerine pek uymaması, "enter" tuşuna çok sık basmayı adet edinmiş olması gibi sebeplerden dolayı benim bu bölümlendirmeye sık sık elle müdahale etmem gerekti. Bazen iki parçayı birleştirmem, bazen de büyük bir parçayı ikiye bölmem gerekiyordu. Buraya kadar her şey normal ve anlaşılır elbette; ama benim yaptığım her müdahalenin ardından program veri tabanını yeni baştan düzenlemeye kalkınca işin rengi bozuluyordu. Her seferinde 3 - 4 dakika programın veri tabanını düzenlemesini beklemek korkunç bir zaman kaybıydı.
Şunu belirteyim, bu sıkıntı, dosya çok büyük olduğu için meydana geldi. Küçük boyutlu dosyalarda böyle bir sıkıntıyla karşılaşmadım. Daha sonra yaptığım başka bir denemede, büyük bir dosyayı daha küçük dosyalara bölüp bunları aynı proje altında birleştirince gayet güzel verim aldığımı gördüm.
Programın asıl faydasını, ilk senaryoyu çevirmemden 15 gün sonra revize edilmiş yeni bir senaryo geldiğinde gördüm. İşte o zaman, programı yazanlar benden çok hayır duası aldı. Çeviriyi herhangi bir destek programı kullandamadan, sadece Word kullanarak yapmış olsaydım, ikinci gelen senaryodaki değişiklikleri yakalamam çok zor olurdu. Hatta belki arada gözden kaçırdıklarım bile olabilirdi. Oysa Fluency bana sadece değişen kısımları gösterdiği için, ikinci senaryo çevirisi çok daha zahmetsiz oldu.
Böylece ben de, bu tip programların aynı kalıpların tekrar ettiği teknik çevirilere daha uygun olduğu genel gözlemini teyit etmiş oldum.
Son olarak, Fluency'nin son derece başarılı teknik desteğinden bahsetmezsem haksızlık etmiş olurum. Sorununuz çözülene kadar sizinle birebir ilgilenen, hatta gerekirse programa yama yazdırtacak kadar size değer veren bir teknik destek ekibi görmek her zaman nasip olmaz.
Fluency programı ilginizi çektiyse buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz.
Yanlış anlaşılma olmasın, filmdeki hikayeden bahsetmiyorum. Yapımcı firma filmi çekmeye karar verirse, aynı ciddiyetle yaklaştığı takdirde tıpkı Fetih'te olduğu gibi ortaya çok güzel bir iş çıkacağından eminim. Benim takıldığım nokta senaryonun yazılma şeklindeydi.
Bu kadar büyük bir proje için senaryo teklifi verdiğinizde, senaryonun nasıl yazılması gerektiğine dair birkaç şey biliyor olmanız gerekir diye düşünüyorum. Bilmeniz gereken şeylerin başında da, filmde gösterilemeyecek şeylerin senaryoda yazmaması gerektiği kuralı gelir.
Örneğin: "Ona aşık olduğunu çok iyi biliyordu." nasıl bir cümledir? Karakterin birine aşık olduğunu çok iyi bilmesi filmde nasıl gösterilir?
Veya: "Niye burada olduğunu hatırlar." derken, senarist, karakterin niye orada olduğunu hatırlamasının filme nasıl çekileceğini düşünmüş mü acaba?
Yine veya: "Gitmeden böylesine güzel bir lale bahçesinde olmanın tadını çıkarmaya çalışır." derken, karakter acaba gitmeden önce lale bahçesinin tadını nasıl çıkartacaktır? Eline lale alıp koklayacak mı? Çimenlere uzanıp uyuyacak mı? Her ne yapacaksa, bu neden senaryoda yazmıyor?
Bir örnek daha: "Birbirlerini tanıdıklarını anlarız." Nasıl anlarız acaba? Filmde altyazı mı geçecek?
Dediğim gibi, senaryodaki hikayeyle ilgili bir sorunum yok. O konudan güzel bir film çıkacağından eminim; ama senaryonun içinde filmin çekilmesiyle bu kadar alakasız cümlelerin olması garip doğrusu.
Daha çekilmemiş, çekilip çekilmeyeceği meçhul, üstelik de adını dahi vermekten kaçındığım bir filmin çevirisinden bu blogta bahsetmemin sebebi, bu proje sırasında aldığım bazı çeviri notlarının film çevirisine ve genel olarak çeviriye ilgi duyan arkadaşların ilgisini çekeceğini tahmin etmemden dolayıdır.
Türkçeden İngilizceye Çeviri
Örneğin bunun Türkçeden İngilizceye yapılan bir iş olduğundan ve bu ters istikametteki çevirilerin zorluğundan başlayabiliriz. İngilizceden Türkçeye yapılan çevirilerde bile, bazen anlamını çok iyi bildiğim kelimelerdeki nüansı yakalamak için uzun uzun sözlük karıştırırken, İngilizceden Türkçeye yapılan bir işte bunun en az 10 katı sözlük karıştırmam elbette ki kaçınılmazdı. Tarihi bir film olmasından dolayı belirli bir jargonu tutturmak için harcadığım çaba bir yana, günlük dildeki, genellikle üzerinde hiç düşünmeden söyleyiverdiğimiz çoğu kelime için bile uzun uzun araştırma yapmak zorunda kaldım. Buna bir de, ne kadar araştırma yaparsam yapayım çeviriyi hiçbir zaman ana dili İngilizce olan biri kadar iyi yapmayacağımı biliyor olmanın stresi eklenince, bundan sonra bu tür işlerden mümkün olduğunca uzak durmaya karar verdim.Eskiden olsa, gençliğimde, Türkçeden İngilizceye çeviri işi geldiğinde hiç durmaz, hemen kabul ederdim. Hatta, bizden sadece altyazısını hazırlamamız istenilen Türkçeden İngilizceye çevirisi hazır gelmiş bir filmin çevirisinin çok kötü olduğunu söyleyerek daha iyisini yapmayı teklif ettğim bile olmuştu. O film dahilinde düşünecek olursak ilk çeviriden kat kat daha iyi bir iş çıkardığıma şüphe olmasa da, genel olarak baktığımda, ters istikametli filmleri ana dili İngilizce olan biri kadar iyi çeviremeyeceğim elbette ki ortada. O yüzden de bu filmden itibaren, Türkçeden İngilizceye çeviriyi ana dili İngilizce olanlara, ya da benim gençliğimdeki hevesi gösteren arkadaşlara bırakmaya karar verdim. Bu açıdan bu film bir dönüm noktası oldu diyebilirim.
Çeviri Yardımcı Programları
Altyazı ve dublaj çevirilerinin kendine özgü bir dosya formatı olduğundan, bunlar da çeviri destek programlarının üstesinden gelemediği kadar teferruat içerdiğinden, CAT olarak tabir edilen Bilgisayar Destekli Çeviri programları pek ilgi alanıma girmiyor. Ancak, bana bu iş gelmeden kısa bir süre önce Fluency adında bir CAT programına ücretsiz olarak sahip olma imkanım doğunca bu fırsatı değerlendirdim. İşin içine şans giren durumlarda, o şansın genellikle şanssızlık kısmının bana denk gelmesi gibi bir durum söz konusudur aslında; ama her nasılsa bu programın ücretsiz tam sürüm lisansını almayı başardım.Yaklaşık 15000 kelimelik bu proje, bana CAT programlarının ne olup ne olmadığını, neyi iyi yapıp neyi yapamadıkları anlamam için iyi bir fırsat verdi.
Bu tip programların en önemli özelliğinin, orijinal metinde tekrar eden cümle ve terimlerde size yardımcı olması olduğu ve bir senaryo içinde tekrar eden cümlelerin azlığı düşünüldüğünde, ilk senaryonun çevirisi sırasında fazla bir faydasını gördüğümü söyleyemem. Orijinal metin içinde nerede olduğumu, kaç cümle çevirdiğimi ve daha ne kadarlık işimin kaldığını göstermesi hoş bir özellik olsa da, elbette ki hiç kimse sırf bunlar için hiç de azımsanmayacak bir para verip program satın almaz.
Ayrıca, programın 15000 kelimelik bir projede kasıldığını da söylemeliyim. Program, kaynak metni içindeki noktalama işaretlerine bakarak parçalara böldü; ancak, senaryoyu yazan arkadaşın noktalama işaretlerine pek uymaması, "enter" tuşuna çok sık basmayı adet edinmiş olması gibi sebeplerden dolayı benim bu bölümlendirmeye sık sık elle müdahale etmem gerekti. Bazen iki parçayı birleştirmem, bazen de büyük bir parçayı ikiye bölmem gerekiyordu. Buraya kadar her şey normal ve anlaşılır elbette; ama benim yaptığım her müdahalenin ardından program veri tabanını yeni baştan düzenlemeye kalkınca işin rengi bozuluyordu. Her seferinde 3 - 4 dakika programın veri tabanını düzenlemesini beklemek korkunç bir zaman kaybıydı.
Şunu belirteyim, bu sıkıntı, dosya çok büyük olduğu için meydana geldi. Küçük boyutlu dosyalarda böyle bir sıkıntıyla karşılaşmadım. Daha sonra yaptığım başka bir denemede, büyük bir dosyayı daha küçük dosyalara bölüp bunları aynı proje altında birleştirince gayet güzel verim aldığımı gördüm.
Programın asıl faydasını, ilk senaryoyu çevirmemden 15 gün sonra revize edilmiş yeni bir senaryo geldiğinde gördüm. İşte o zaman, programı yazanlar benden çok hayır duası aldı. Çeviriyi herhangi bir destek programı kullandamadan, sadece Word kullanarak yapmış olsaydım, ikinci gelen senaryodaki değişiklikleri yakalamam çok zor olurdu. Hatta belki arada gözden kaçırdıklarım bile olabilirdi. Oysa Fluency bana sadece değişen kısımları gösterdiği için, ikinci senaryo çevirisi çok daha zahmetsiz oldu.
Böylece ben de, bu tip programların aynı kalıpların tekrar ettiği teknik çevirilere daha uygun olduğu genel gözlemini teyit etmiş oldum.
Son olarak, Fluency'nin son derece başarılı teknik desteğinden bahsetmezsem haksızlık etmiş olurum. Sorununuz çözülene kadar sizinle birebir ilgilenen, hatta gerekirse programa yama yazdırtacak kadar size değer veren bir teknik destek ekibi görmek her zaman nasip olmaz.
Fluency programı ilginizi çektiyse buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz.
Senaryo Yazma Teknikleri
Bu projede paylaşmaya değer bulacak kadar dikkatimi çeken bir başka nokta da, senaryonun çok kötü yazılmış olmasıydı.Yanlış anlaşılma olmasın, filmdeki hikayeden bahsetmiyorum. Yapımcı firma filmi çekmeye karar verirse, aynı ciddiyetle yaklaştığı takdirde tıpkı Fetih'te olduğu gibi ortaya çok güzel bir iş çıkacağından eminim. Benim takıldığım nokta senaryonun yazılma şeklindeydi.
Bu kadar büyük bir proje için senaryo teklifi verdiğinizde, senaryonun nasıl yazılması gerektiğine dair birkaç şey biliyor olmanız gerekir diye düşünüyorum. Bilmeniz gereken şeylerin başında da, filmde gösterilemeyecek şeylerin senaryoda yazmaması gerektiği kuralı gelir.
Örneğin: "Ona aşık olduğunu çok iyi biliyordu." nasıl bir cümledir? Karakterin birine aşık olduğunu çok iyi bilmesi filmde nasıl gösterilir?
Veya: "Niye burada olduğunu hatırlar." derken, senarist, karakterin niye orada olduğunu hatırlamasının filme nasıl çekileceğini düşünmüş mü acaba?
Yine veya: "Gitmeden böylesine güzel bir lale bahçesinde olmanın tadını çıkarmaya çalışır." derken, karakter acaba gitmeden önce lale bahçesinin tadını nasıl çıkartacaktır? Eline lale alıp koklayacak mı? Çimenlere uzanıp uyuyacak mı? Her ne yapacaksa, bu neden senaryoda yazmıyor?
Bir örnek daha: "Birbirlerini tanıdıklarını anlarız." Nasıl anlarız acaba? Filmde altyazı mı geçecek?
Dediğim gibi, senaryodaki hikayeyle ilgili bir sorunum yok. O konudan güzel bir film çıkacağından eminim; ama senaryonun içinde filmin çekilmesiyle bu kadar alakasız cümlelerin olması garip doğrusu.
Yorumlar
Yorum Gönder