2 GUNS

Bazen şirkete hiç hesapta olmayan ve illa ki acil bir iş gelir, diğer bütün işleri bir kenara bırakıp onunla ilgilenmek zorunda kalırsnız. Bazen de, size iş aslında makul bir zamanda gelmiş olsa da, araya girip duran acil işler yüzünden bir türlü başlayamazsınız.



2 Guns filminde ikinci durum söz konusu oldu Araya sürekli olarak giren işler yüzünden çeviriye bir türlü başlayamadım. Tam ben elimi attığım sırada da telefon geldi, filme iki gün sonra ihtiyaçları olduğunu söylediler. Tabii adamlar haklı, işi zamanında göndermişler. Ne yapacsksın?

Oturup sabahlayacaksın tabii.

Bir çevirmen olarak çok konuşmalı filmlerden pek hazzetmem. Kelime başına ödeme aldığım işlerde bile, iş bir an önce bitsin isterim. Az kazanma pahasına bile olsa, hızlı biten işleri beni günlerce oyalayan ya da sabahlamama sebep olan işlere tercih etmişimdir. Dolayısıyla 2 Guns / Zorlu İkili filminin çeviri süreci pek de keyifli geçmedi.

Ancak seyirci gözlüğümle baktığımda, aslında fena film değildi. Zaten, içinde şöyle bir laf geçen bir filmi nasıl sevmem:

ABD dünyanın en güçlü ülkesidir, çünkü biz insanları özünde olduğu gibi kabul ediyoruz. Aç gözlü, bencil ve doyumsuz.

Ya da şöyle:

Bizim gibiler, sizin gibilerin bir emriyle savaşıp ölüyor. Biz olmasak, omuzlarınızdaki o yıldızlar ancak süs olur. 


Şirketin işletmesinin sektördeki başka bir şirkete geçmesini beklerlen ve hiç birimiz üç ay sonra bir işimiz olup olmayacağını bilmezken sürekli sabahlamama yol açan iş yoğunluğu tuhaf bir tezat oluşturuyordu tabii. Ama daha önce de dediğim gibi, şirketin toplamdaki iş hacminin eskiye kıyasla komik denecek seviyelere düşmüş olması, benim her iş için ayırmam gereken süreyi etkilemiyordu. O yüzden de, sürekli bir yarış temposu içindeydim.

İşim ilginci, aradan iki yıl geçti, o günkü endişelerimizin artık hiçbir önemi kalmadı ve ben başka başka dertlerin içinde yüzmeye başladım, ama sürekli sabahlamama yol açan iş yoğunluğum yine bitmedi.

Yorumlar