Rush filminin fragmanına bakınca zamanının ünlü F1 pilotlarından James Hunt'ın hikayesini anlatacakmış izlenimi ediniyorsunuz; ve bence bu, hem filmde eşit derecede ağırlığı olan bir diğer F1 pilotu Niki Lauda'ya, hem de filmin anlattığı asıl hikayeye yapılmış bir haksızlık olmuş.
Filme yapılan bir diğer haksızlık da herhalde Türkçe adını Zafere Hücum koymak olmuştur. Hemen itiraz etmeyin, bir filmin Türkçe adının, o filmin orijinal adıyla bire bir aynı olması gerekmediğini elbette biliyorum. Hatta, Türkçe adını bizzat benim önerdiğim ve kabul gören filmler de oldu. Ama şimdi insaf, Zafere Hücum nedir? Bu kadar güzel bir film, onu açıklamaktan bu kadar uzak, bu kadar baştan savma bir adı hak etmiyor.
Filme değilse de bana yapılan bir haksızlıksa, vizyon tarihi çok önceden belirlenmiş bir filmi bana 27 Ağustos'ta gönderip, bitmiş alt yazıyı 1 Eylül'de istemeleridir. Bu süre elbette ki, bir filmi iki kere çevirmeye yetecek kadar uzun, ama bu blogda daha önce de belirttiğim üzere, bana gönderilen neredeyse bütün filmler hep bu şekilde son dakikaya sıkıştırılınca sıkıntı ve stres kaçınılmaz oluyor. Ali filmini 3 günde ister, Veli filmini 3 günde ister, Osman filmini 3 günde ister, ve bu 3 günler sürekli olarak birbiriyle çakışırsa, elbette bir yerlerde bir patlak çıkar. Zaten daha önceki yazılarımda bu şekilde patlayan birkaç filmden bahsetmiştim.
Bu filmde öyle bir patlama olmadı neyse ki, ama filmi zamanında yetiştirmenin bedeli, üstelik de hafta sonuna denk gelen eşimin doğum gününü evde çeviri yaparak kutlamak oldu. Ama gerçekten çok güzel filmdi, hem çevirisini yapmaktan, hem de seyretmekten büyük keyif aldım.
Filme yapılan bir diğer haksızlık da herhalde Türkçe adını Zafere Hücum koymak olmuştur. Hemen itiraz etmeyin, bir filmin Türkçe adının, o filmin orijinal adıyla bire bir aynı olması gerekmediğini elbette biliyorum. Hatta, Türkçe adını bizzat benim önerdiğim ve kabul gören filmler de oldu. Ama şimdi insaf, Zafere Hücum nedir? Bu kadar güzel bir film, onu açıklamaktan bu kadar uzak, bu kadar baştan savma bir adı hak etmiyor.
Filme değilse de bana yapılan bir haksızlıksa, vizyon tarihi çok önceden belirlenmiş bir filmi bana 27 Ağustos'ta gönderip, bitmiş alt yazıyı 1 Eylül'de istemeleridir. Bu süre elbette ki, bir filmi iki kere çevirmeye yetecek kadar uzun, ama bu blogda daha önce de belirttiğim üzere, bana gönderilen neredeyse bütün filmler hep bu şekilde son dakikaya sıkıştırılınca sıkıntı ve stres kaçınılmaz oluyor. Ali filmini 3 günde ister, Veli filmini 3 günde ister, Osman filmini 3 günde ister, ve bu 3 günler sürekli olarak birbiriyle çakışırsa, elbette bir yerlerde bir patlak çıkar. Zaten daha önceki yazılarımda bu şekilde patlayan birkaç filmden bahsetmiştim.
Bu filmde öyle bir patlama olmadı neyse ki, ama filmi zamanında yetiştirmenin bedeli, üstelik de hafta sonuna denk gelen eşimin doğum gününü evde çeviri yaparak kutlamak oldu. Ama gerçekten çok güzel filmdi, hem çevirisini yapmaktan, hem de seyretmekten büyük keyif aldım.
Not: Dağıtımcı firma, sonradan filmin çevirisini başka mecralarda kullanmak için benden istedi. Ben de gönderdim; ama bu filmleri çevirirken çalıştığım firma kapanmış olduğu için, son kontrolleri yapılmış çeviriyi gönderemedim. O yüzden, benim çevirime sinema salonları dışında başka bir yerde rast gelirseniz, karşılaşmanız muhtemel ağır çeviri hataları buradan kaynaklanıyor demektir.
Yorumlar
Yorum Gönder