Yayınlandığı dönemde en çok izlenen dizi, hatta belki de televizyon programı olan Muhteşem Yüzyıl'ın ünlü Hürrem Sultan'ı Meryem Uzelli'nin yaşadığı bazı psikolojik sıkıntılara "tükenmişlik sendromu" adı verilmişti.
Tabii ki kimseyi küçümsemiyorum. Herkesin kendi içinde yaşadığı şartlara bağlı olarak kendine göre sıkıntıları vardır. Bunların bazıları katlanılabilir seviyede olur, bazıları olmaz. Mevzunun devamını takip etmediğim için akıbetinin ne olduğunu bilemiyorum, ama sıkıntıları hâlâ devam ediyorsa kendisine acil şifalar dilerim.
Ne var ki, Meryem Uzelli'nin yine aynı dönemlerde çıkan haberlerden takip ettiğim kadarıyla az bulduğu bölüm başına ücretinin yarısını bile bir yılda kazanamayacak olan benim gibilerin tükenmişlik sendromuna kapılmaya da hakkı olmuyor maalesef. Kapılsak bile bunu kimseye anlatamıyoruz. Şöyle kenara çekilip biracık dinlenemiyoruz. Onun yerine, daha önceki birkaç yazıda da bahsettiğim üzere, şirket tarafından mecburi izne gönderilip aynı işi evden yapmaya devam etmek durumunda kalıyoruz.
Örneğin, normalden çok daha uzun ve bol konuşmalı The Fifth Estate filmini çevirdiğim bir Cumartesi günü, hazır çocuk da öğlen uykusuna yatmışken ayaklarımı uzatıp o çok sevdiğim Uykusuz dergisini okumayı, azıcık dinlenmeyi çok isterdim. Çevire çevire bitiremediğim diyaloglar beni iyice bunalttığında azıcık mola vermek, mümkünse birkaç gün elimi hiçbir işe sürmemek isterdim.
Öyle bir şey olmadı tabii. Her zamanki gibi, filmi zamanında yetiştirmek için sabahladım.
Box Office sitesinde yazan doğruysa, filmi vizyona sokmaktan vazgeçmişler. Böyle bir şey varsa, filme yazık olmuş. Çeviriyi yaparken ne kadar darlanmış olursam olayım, güzel filmdi sonuçta.
Tabii ki kimseyi küçümsemiyorum. Herkesin kendi içinde yaşadığı şartlara bağlı olarak kendine göre sıkıntıları vardır. Bunların bazıları katlanılabilir seviyede olur, bazıları olmaz. Mevzunun devamını takip etmediğim için akıbetinin ne olduğunu bilemiyorum, ama sıkıntıları hâlâ devam ediyorsa kendisine acil şifalar dilerim.
Ne var ki, Meryem Uzelli'nin yine aynı dönemlerde çıkan haberlerden takip ettiğim kadarıyla az bulduğu bölüm başına ücretinin yarısını bile bir yılda kazanamayacak olan benim gibilerin tükenmişlik sendromuna kapılmaya da hakkı olmuyor maalesef. Kapılsak bile bunu kimseye anlatamıyoruz. Şöyle kenara çekilip biracık dinlenemiyoruz. Onun yerine, daha önceki birkaç yazıda da bahsettiğim üzere, şirket tarafından mecburi izne gönderilip aynı işi evden yapmaya devam etmek durumunda kalıyoruz.
Örneğin, normalden çok daha uzun ve bol konuşmalı The Fifth Estate filmini çevirdiğim bir Cumartesi günü, hazır çocuk da öğlen uykusuna yatmışken ayaklarımı uzatıp o çok sevdiğim Uykusuz dergisini okumayı, azıcık dinlenmeyi çok isterdim. Çevire çevire bitiremediğim diyaloglar beni iyice bunalttığında azıcık mola vermek, mümkünse birkaç gün elimi hiçbir işe sürmemek isterdim.
Öyle bir şey olmadı tabii. Her zamanki gibi, filmi zamanında yetiştirmek için sabahladım.
Box Office sitesinde yazan doğruysa, filmi vizyona sokmaktan vazgeçmişler. Böyle bir şey varsa, filme yazık olmuş. Çeviriyi yaparken ne kadar darlanmış olursam olayım, güzel filmdi sonuçta.

Yorumlar
Yorum Gönder