Çılgın Dersane serisi bana hep, 80'li yıllardaki video patlamasıyla birlikte ülkemize hücum eden Amerikan gençlik filmlerini hatırlatmıştır: Güzel kızlar, yakışıklı erkekler, eğlence, şarkı, müzik, bol şamata ve gereksiz geyik. Bu formül aradan geçen 30 yıldan sonra bile hâlâ işe yarıyor olmalı ki, Çılgın Dershane 3 filmini sinemada 550 bine yakın seyirci seyretmiş.
Bu projede bana düşen görev, filmin yabancı dillerdeki alt yazılarını hazırlamaktı. Gelen çevirileri filme ben yerleştirdim. Ve yine her zaman olduğu gibi, acil bir işti.
Bazen, bir filmin çok acil yetişmesi gerekmesinin sadece o filmin alt yazı ekibini ilgilendiren bir mevzu olduğundan şüpheleniyorum. Sadece bu filmde değil, neredeyse her seferinde başıma geldiği üzere, koca film sanki durmuş durmuş da son iki haftaya sıkışmış gibi, hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış bir çalışma diyetine girdik hep birlikte.
Ama bu film üzerinde çalışırken yetiştirmem gereken tek şey filmin alt yazıları olmadı. Oğlumun kakasını hastaneye yetiştirme çabam da en az filmin alt yazı serüveni kadar süratli geçti. O sırada 1 yaş civarında olan oğlum ishal olunca, telefonla aradığımız doktoru kaka tahlili istedi.
Hem çocuğu hastanelerde sefil etmemek için, hem de benim öyle bir bekleme lüksüm olmadığı için, kaka numunesini evde aldık. Sonra da ben arabaya atladığım gibi numuneyi doğruca hastaneye yetiştirdim. Normal şartlarda 3 - 5 dakikalık yolda olan en yakın hastaneye, o kakanın sağlıklı bir şekilde tahlil edilmesi için gereken 30 dakikalık sürenin sonunda, ucu ucuna yetişebildim. Trafik sağ olsun.
Neyse, çocuğun ciddi bir sağlık problemi çıkmadı ama asıl sağlık sorununu ertesi gün, eşim evin banyosunu dezenfekte etmenin iyi bir fikir olduğuna karar verdiği zaman yaşadık. Çamaşır suyu ve kireç çözücüyü karıştırıp bir de bunu o kapalı alanda soluyunca, bir süre sonra kötü oldu tabii. Hemen hastaneye koşturduk. Acildeki hemşire, eşimin satürasyonunun 85 olduğunu görünce bizi hemen yatırdı. Sonra bastılar serumu.
Eşim ve oğlum, evin her tarafına sinen kimyasala maruz kalmamak için o gece başka yerde kaldı. Ben tabii, eve gelerek alt yazı görevime devam ettim.
Peki film güzel miydi? 80'li yıllardaki gençlik filmlerini 80'li yıllarda bırakmış biri olarak bana hitap etmiyordu elbette. Ancak, filmin Box Office sayfasında yazdığına göre neredeyse 550 bin kişinin bu filme gittiğini düşünürsek, demek ki güzel filmmiş.
Bu projede bana düşen görev, filmin yabancı dillerdeki alt yazılarını hazırlamaktı. Gelen çevirileri filme ben yerleştirdim. Ve yine her zaman olduğu gibi, acil bir işti.
Bazen, bir filmin çok acil yetişmesi gerekmesinin sadece o filmin alt yazı ekibini ilgilendiren bir mevzu olduğundan şüpheleniyorum. Sadece bu filmde değil, neredeyse her seferinde başıma geldiği üzere, koca film sanki durmuş durmuş da son iki haftaya sıkışmış gibi, hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış bir çalışma diyetine girdik hep birlikte.
Ama bu film üzerinde çalışırken yetiştirmem gereken tek şey filmin alt yazıları olmadı. Oğlumun kakasını hastaneye yetiştirme çabam da en az filmin alt yazı serüveni kadar süratli geçti. O sırada 1 yaş civarında olan oğlum ishal olunca, telefonla aradığımız doktoru kaka tahlili istedi.
Hem çocuğu hastanelerde sefil etmemek için, hem de benim öyle bir bekleme lüksüm olmadığı için, kaka numunesini evde aldık. Sonra da ben arabaya atladığım gibi numuneyi doğruca hastaneye yetiştirdim. Normal şartlarda 3 - 5 dakikalık yolda olan en yakın hastaneye, o kakanın sağlıklı bir şekilde tahlil edilmesi için gereken 30 dakikalık sürenin sonunda, ucu ucuna yetişebildim. Trafik sağ olsun.
Neyse, çocuğun ciddi bir sağlık problemi çıkmadı ama asıl sağlık sorununu ertesi gün, eşim evin banyosunu dezenfekte etmenin iyi bir fikir olduğuna karar verdiği zaman yaşadık. Çamaşır suyu ve kireç çözücüyü karıştırıp bir de bunu o kapalı alanda soluyunca, bir süre sonra kötü oldu tabii. Hemen hastaneye koşturduk. Acildeki hemşire, eşimin satürasyonunun 85 olduğunu görünce bizi hemen yatırdı. Sonra bastılar serumu.
Eşim ve oğlum, evin her tarafına sinen kimyasala maruz kalmamak için o gece başka yerde kaldı. Ben tabii, eve gelerek alt yazı görevime devam ettim.
Peki film güzel miydi? 80'li yıllardaki gençlik filmlerini 80'li yıllarda bırakmış biri olarak bana hitap etmiyordu elbette. Ancak, filmin Box Office sayfasında yazdığına göre neredeyse 550 bin kişinin bu filme gittiğini düşünürsek, demek ki güzel filmmiş.


Yorumlar
Yorum Gönder