Doksanlı yılların ortalarında çeviri yapmaya ilk başladığımda, stüdyolar filmleri video kasetlere aktararak bize verir, biz de evde tabir-i caizse video oynatıcıların anasını ağlatmak pahasına o çevirileri yapardık. Gerçi ben, filmleri beşer - onar dakikalık kısımlar halinde ses kasetine kaydedip çeviriyi o şekilde yapmak gibi bir yol keşfetmiştim; ama asıl anlatmak istediğim konu açısından bunun bir önemi yok.
Bırakın video kasetleri, kısaca VCD denen video CD'lerin bile ne olduğunu bilmeden yetişmiş bir nesil için, bu andığım yöntem son derece ilkel görünüyordur eminim. Ancak, bizden bir önceki neslin film çevirilerini stüdyoda, manyetik bant setlerinin başında yapmak zorunda kaldığını düşünürsek, video kasetlerin aslında bayağı büyük bir teknolojik sıçrama olduğunu söyleyebiliriz. Söz konusu teknolojik sıçrama sayesinde stüdyolar koca masayı günlerce bir çevirmene tahsis etmek zorunda kalmanın maliyetinden kurtulurken, serbest çevirmenler de ilk defa gerçek anlamda serbest kalarak işlerini ne zaman isterlerse o zaman yapma imkanı bulmuş oldu.
Bugün başka bir teknolojik sıçramanın nimetlerinden faydalanıyoruz. Filmler artık internetten gönderiliyor. Çevirmenler, iyi bir dizüstü bilgisayara ve iyi bir bağlantıya sahip olma şartını yerini getirdikleri sürece, herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda çeviri yapabiliyor artık. Bu açıdan, serbest çevirmenler kelimenin gerçek anlamıyla serbest oldu.
Bu son durum, stüdyoların maliyetine önemli derecede katkıda bulunmuştur eminim, ama bir yandan da gelişen küreselleşmenin etkisiyle daha önceden olacağı hiç düşünülmeyen başka bir gelişme yaşandı: Oyuna, uluslararası yayın yapan bir TV kanalının ya da bir film yapım şirketinin bütün işlerini alan çeviri stüdyoları girdi. Tek bir merkezden, dünyanın dört bir yanındaki farklı çevirmenlerle çalışan stüdyolar.
Türkiye'de kısa bir süre Tivibu'da yayına çıkan ve takip ettiğim kadarıyla şu anda Türkçe yayın yapmayan Shorts TV işlerini, böyle bir uluslarası çeviri şirketi aracılığıyla aldım. Shorts TV çevirileri bu şirketle yaptığım ne ilk ne de son iş oldu, ama kısa filmler, yaptığım en keyifli işlerden biri oldu.
Tabii her film güzel değildi. Hatta bazıları "Keşke hiç çekilmemiş" olsaydı diyeceğim kadar bunaltıcıydı; ama genel olarak keyifli işlerdi bunlar. Burada oturup da kısa film - uzun metrajlı film kıyaslaması yapmak istemiyorum ama şunu söyleyeyim, kısa film demek, süresi kısa sinema filmi demek değildir. Kısa filmleri kendine göre başka kuralları olan farklı bir tür olarak değerlendirmek gerekir. Ve hakkı verilmiş bir çalışmasaysa, son derece keyiflidir.
Bırakın video kasetleri, kısaca VCD denen video CD'lerin bile ne olduğunu bilmeden yetişmiş bir nesil için, bu andığım yöntem son derece ilkel görünüyordur eminim. Ancak, bizden bir önceki neslin film çevirilerini stüdyoda, manyetik bant setlerinin başında yapmak zorunda kaldığını düşünürsek, video kasetlerin aslında bayağı büyük bir teknolojik sıçrama olduğunu söyleyebiliriz. Söz konusu teknolojik sıçrama sayesinde stüdyolar koca masayı günlerce bir çevirmene tahsis etmek zorunda kalmanın maliyetinden kurtulurken, serbest çevirmenler de ilk defa gerçek anlamda serbest kalarak işlerini ne zaman isterlerse o zaman yapma imkanı bulmuş oldu.
Bugün başka bir teknolojik sıçramanın nimetlerinden faydalanıyoruz. Filmler artık internetten gönderiliyor. Çevirmenler, iyi bir dizüstü bilgisayara ve iyi bir bağlantıya sahip olma şartını yerini getirdikleri sürece, herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda çeviri yapabiliyor artık. Bu açıdan, serbest çevirmenler kelimenin gerçek anlamıyla serbest oldu.
Bu son durum, stüdyoların maliyetine önemli derecede katkıda bulunmuştur eminim, ama bir yandan da gelişen küreselleşmenin etkisiyle daha önceden olacağı hiç düşünülmeyen başka bir gelişme yaşandı: Oyuna, uluslararası yayın yapan bir TV kanalının ya da bir film yapım şirketinin bütün işlerini alan çeviri stüdyoları girdi. Tek bir merkezden, dünyanın dört bir yanındaki farklı çevirmenlerle çalışan stüdyolar.
Türkiye'de kısa bir süre Tivibu'da yayına çıkan ve takip ettiğim kadarıyla şu anda Türkçe yayın yapmayan Shorts TV işlerini, böyle bir uluslarası çeviri şirketi aracılığıyla aldım. Shorts TV çevirileri bu şirketle yaptığım ne ilk ne de son iş oldu, ama kısa filmler, yaptığım en keyifli işlerden biri oldu.
Tabii her film güzel değildi. Hatta bazıları "Keşke hiç çekilmemiş" olsaydı diyeceğim kadar bunaltıcıydı; ama genel olarak keyifli işlerdi bunlar. Burada oturup da kısa film - uzun metrajlı film kıyaslaması yapmak istemiyorum ama şunu söyleyeyim, kısa film demek, süresi kısa sinema filmi demek değildir. Kısa filmleri kendine göre başka kuralları olan farklı bir tür olarak değerlendirmek gerekir. Ve hakkı verilmiş bir çalışmasaysa, son derece keyiflidir.

Yorumlar
Yorum Gönder