Bu meslekte geçen 20 yılın ardından çoktan öğrenmiş olmam gerektiği halde hâlâ bir türlü öğrenemediğim bir kural varsa, o da, herhangi bir işte aksilik çıkması olasığının, o işin sorunsuzca başlayıp bitmesi olasılığına birkaç kere tur bindireceğidir - ki aşırı arızalı değilse kötü hazırlanmış spotting list'i artık aksilik olarak saymıyorum bile.
Brick Mansions filminin çevirisi sırasında henüz 20 yıllık değil, 19 yıllık çevirmendim. Aksilik parametresini doğru şekilde hesaplayamamın sebebi budur belki.
Avrupa ve Amerika olmak üzere iki ayrı versiyonu olan filmin Türkiye'de hangi versiyonunun vizyona gireceği en başından belli olmasına rağmen, işte aksilik bu ya, konuyla ilgili herkes tam da bu ayrıma çok dikkat etmeye çalışırken, benim bilgisayarıma her nasılsa yanlış spotting list düşmüş. Ve de aksilik bu ya, kağıt üstünde yaptığım çeviriyi kontrol etmek için beklediğim video linki bir türlü gelmek bilmeyince, benim aklıma kelimenin tam anlamıyla son dakikada normalde iş için kullanmadığım mail adresime bakmak geldi. Tabii ne göreyim? Link orada.
Sonuç, sabaha karşı saat dörtte işe koyulursan, uykusuzlukla baş etmek için tıkınırsın tabii. Sonra da obez olursun. Ama bu blogu takip etmeye devam ederseniz, zamanı gelince aşırı kilo problemimi nasıl çözdüğümün hikayesini de okursunuz. Şimdiden bir ipucu vermek gerekirse, işin püf noktası boğazınıza hakim olmaktan geçiyor arkadaşlar; bunun başka yolu yok.
Ama filmi çevirdiğim dönem için konuşursak, janjanlı bütçeyle çekilmiş B sınıfı aksiyon izlenimi veren bir film için biraz kalabalık bulduğum diyalogların, çevirmem gereken asıl versyionda dörtte üç daha az olduğunu görünce, ben obez olmayayım da kimler olsun?
Ve de merak edenler için belirteyim, Türkiye'de vizyona filmin Avrupa versiyonu değil, Amerika versiyonu girdi.
Son olarak şunu ekleyeyim, işin püf noktası boğazınıza hakim olmak.
Brick Mansions filminin çevirisi sırasında henüz 20 yıllık değil, 19 yıllık çevirmendim. Aksilik parametresini doğru şekilde hesaplayamamın sebebi budur belki.
Avrupa ve Amerika olmak üzere iki ayrı versiyonu olan filmin Türkiye'de hangi versiyonunun vizyona gireceği en başından belli olmasına rağmen, işte aksilik bu ya, konuyla ilgili herkes tam da bu ayrıma çok dikkat etmeye çalışırken, benim bilgisayarıma her nasılsa yanlış spotting list düşmüş. Ve de aksilik bu ya, kağıt üstünde yaptığım çeviriyi kontrol etmek için beklediğim video linki bir türlü gelmek bilmeyince, benim aklıma kelimenin tam anlamıyla son dakikada normalde iş için kullanmadığım mail adresime bakmak geldi. Tabii ne göreyim? Link orada.
Sonuç, sabaha karşı saat dörtte işe koyulursan, uykusuzlukla baş etmek için tıkınırsın tabii. Sonra da obez olursun. Ama bu blogu takip etmeye devam ederseniz, zamanı gelince aşırı kilo problemimi nasıl çözdüğümün hikayesini de okursunuz. Şimdiden bir ipucu vermek gerekirse, işin püf noktası boğazınıza hakim olmaktan geçiyor arkadaşlar; bunun başka yolu yok.
Ama filmi çevirdiğim dönem için konuşursak, janjanlı bütçeyle çekilmiş B sınıfı aksiyon izlenimi veren bir film için biraz kalabalık bulduğum diyalogların, çevirmem gereken asıl versyionda dörtte üç daha az olduğunu görünce, ben obez olmayayım da kimler olsun?
Ve de merak edenler için belirteyim, Türkiye'de vizyona filmin Avrupa versiyonu değil, Amerika versiyonu girdi.
Son olarak şunu ekleyeyim, işin püf noktası boğazınıza hakim olmak.

Yorumlar
Yorum Gönder