Aslında tam dizi olacak bir konusu varmış Delivery Man / Süper Baba filminin. Geçimini sağlamak için bir sperm bankasına seri olarak donörlük yapan bir adamın toplam 533 çocuğunun olduğunu öğrenmnesinin ve daha kendi hayatının sorumluluğunu almayı bile beceremezken bu çocukların sorumluluğunu almasının hikayesini anlatıyor.
Her bölümde bir çocuk işlense, kesintisiz 10 yıl devam eder bu dizi. Bizdeki gibi bir çocuğun hikayesini 2,5 saatlik en az 3 bölüme yayabilecek kapasitede senaristlere teslim ederseniz tam evladiyelik olur. Adamlar bilememiş. Tek bir film çekip bırakmış.
Çeviri olarak fazla yormayan bir film oldu. Bu tarz komedi filmlerinde diyalog bol olur, bunda da farklı değildi ama çok derin bir jargonu olmadığından çeviriyi de görüntülü kontrolünü de hızlıca tamamladım. Daha önce de sık sık belirttiğim gibi, sinema filmlerinde önce diyalog metninin, sonradan filmin kendisinin gelmesi adettendir.
Her ne kadar hoş bir komedi olsa da, filmin gözümdeki değerini büyük oranda kaybetmesine sebep olan bir sahnesi vardı: Esas oğlanın 533 çocuğundan biri, hayatı yorumlamaya çalışırken sık sık Nietsche, Tolstoy, Kierkagaard gibi filozoflardan yararlanıyordu. Sonunda esas oğlan dayanamayıp felsefesever oğluna atarlanarak, gerçek hayatın kitaplardan faklı olduğunu söylüyordu.
Bugün ülkemizi sarmalayan sorunların kaynağında bilgiyi dışlayıp cehaleti öven bir kültürün kemiklerimize kadar işlemesinin yattığını gördüğüm için, bu tarz cehalete övgü sahnelerinden hiç hazzetmiyorum.
Her bölümde bir çocuk işlense, kesintisiz 10 yıl devam eder bu dizi. Bizdeki gibi bir çocuğun hikayesini 2,5 saatlik en az 3 bölüme yayabilecek kapasitede senaristlere teslim ederseniz tam evladiyelik olur. Adamlar bilememiş. Tek bir film çekip bırakmış.
Çeviri olarak fazla yormayan bir film oldu. Bu tarz komedi filmlerinde diyalog bol olur, bunda da farklı değildi ama çok derin bir jargonu olmadığından çeviriyi de görüntülü kontrolünü de hızlıca tamamladım. Daha önce de sık sık belirttiğim gibi, sinema filmlerinde önce diyalog metninin, sonradan filmin kendisinin gelmesi adettendir.
Her ne kadar hoş bir komedi olsa da, filmin gözümdeki değerini büyük oranda kaybetmesine sebep olan bir sahnesi vardı: Esas oğlanın 533 çocuğundan biri, hayatı yorumlamaya çalışırken sık sık Nietsche, Tolstoy, Kierkagaard gibi filozoflardan yararlanıyordu. Sonunda esas oğlan dayanamayıp felsefesever oğluna atarlanarak, gerçek hayatın kitaplardan faklı olduğunu söylüyordu.Bugün ülkemizi sarmalayan sorunların kaynağında bilgiyi dışlayıp cehaleti öven bir kültürün kemiklerimize kadar işlemesinin yattığını gördüğüm için, bu tarz cehalete övgü sahnelerinden hiç hazzetmiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder