Daha önce de birkaç kere yazmıştım, gerçekten yaşamış insanların hayatını konu alan filmlere hep temkinli yaklaşmışımdır. Gerçekten yaşanmış bir öykü ve o öykünün içindeki gerçek kişiler, yapımcıların çeşitli kıstaslara göre belirledikleri kendi yorumlarınını kurbanı olabilir çünkü.
Kanaatimce, Grace of Monaco / Monako Prensesi Kelly filmi de bunlardan biri olmuş. Film, çevirmem için bana gelmeden kısa bir süre önce Cannes'da gösterilmiş ve kötü eleştiriler almıştı. Ben her ne kadar fragmandan edindiğim histen yola çıkarak, "O kadar da kötü olamaz." diyerek işe koyulduysam da, kabul etmeliyim, gelen eleştirileri hak edecek kadar kötüydü. Kötülerin çok kötü, iyilerinse çok iyi olduğu çizgi film kıvamında karakterler, Grace Kelly'nin bir tek demeciyle değişiveren dünya politikaları, öte yandan son derece pısırık bir kral... cık, ben pek ısınamadım doğrusu.
Kral gerçek hayatta da pısırık mıydı değil miydi bilemem. Yapımcılar, gelen itirazlar üzerine filme konu olan Rainier ailesini küçük düşürmek gibi bir niyetleri olmadığına dair bir açıklama yapmıştı hatırladığım kadarıyla; ama şu kadarını söyleyeyim, bu film Monako'yu değil de Osmanlı'yı anlatıyor olsaydı ve içindeki karakterler aynı şekilde tasvir edilmiş olsaydı, kendimize has ileri demokrasimizin giderek artan baskıcı zihniyetinin ağırlığı altında belki vizyona bile giremezdi. Adamı o kadar kötü resmetmişler yani.
Öte yandan, sonraki çevirilerimde sıklıkla kullandığım, kullanmadığım zamanlar eksikliğini hisseder olduğum iki önemli programı ilk defa kullanmak Grace of Monaco filmine nasip oldu. Bu programların ilki ve asıl önemli olanı Typing Aid. Önceden hazırlanmış ve düz metin olarak kaydedilmiş bir dosya içindeki kelime hazinesini kullanarak, kelimelerin ilk birkaç harfini yazınca gerisini kendi tamamlayan bir program.
Örneğin, "uluslararası" yazmanız gerekiyor diyelim. Uluslararası kelimesi programın hafızasında varsa, siz "ulu" yazdığınızda o seçenekleri sıralamaya başlıyor. Böylece, özellikle uzun ve yazımı sıkıntılı kelimelerde büyük bir kolaylık sağlamış oluyor.
Biliyorum, piyasada bu işi yapan birçok program var. Typing Aid aynı işi yapan diğer programlardan daha üstün değil. Öyle bir iddiam yok; ama daha kötü de değil. Gayet kullanışlı, beni hiç yarı yolda bırakmamış bir program. Üstelik bedava.
İlgilenenler bu ücretsiz programa buradan ulaşabilir.
İkinci program da Primitive Word Counter. Bunun özelliği, bir metinde tekrar eden kelimeleri bulması. Her çeviri sonrasında, yazdığım metindeki kelimeleri bu programla saydırıp, en çok tekrar eden kelimeleri Typing Aid için saklıyorum. Karşıma çıkan her kelimeyi listeye eklemek yerine belirli bir mantığa göre hareket ettiğim için, Primitive Word Counter çok işime yarıyor.
İlk başladığımda sadece 5 -10 kelime vardı. Bugün o dosyada 10 bine yakın kelime ve kelime grubu var. Listeyi de giderek büyütüyorum. Özellikle işi gereği hızlı yazı yazması gereken arkadaşların bu iki programa mutlaka bakmasını tavsiye ederim.
Kanaatimce, Grace of Monaco / Monako Prensesi Kelly filmi de bunlardan biri olmuş. Film, çevirmem için bana gelmeden kısa bir süre önce Cannes'da gösterilmiş ve kötü eleştiriler almıştı. Ben her ne kadar fragmandan edindiğim histen yola çıkarak, "O kadar da kötü olamaz." diyerek işe koyulduysam da, kabul etmeliyim, gelen eleştirileri hak edecek kadar kötüydü. Kötülerin çok kötü, iyilerinse çok iyi olduğu çizgi film kıvamında karakterler, Grace Kelly'nin bir tek demeciyle değişiveren dünya politikaları, öte yandan son derece pısırık bir kral... cık, ben pek ısınamadım doğrusu.
Kral gerçek hayatta da pısırık mıydı değil miydi bilemem. Yapımcılar, gelen itirazlar üzerine filme konu olan Rainier ailesini küçük düşürmek gibi bir niyetleri olmadığına dair bir açıklama yapmıştı hatırladığım kadarıyla; ama şu kadarını söyleyeyim, bu film Monako'yu değil de Osmanlı'yı anlatıyor olsaydı ve içindeki karakterler aynı şekilde tasvir edilmiş olsaydı, kendimize has ileri demokrasimizin giderek artan baskıcı zihniyetinin ağırlığı altında belki vizyona bile giremezdi. Adamı o kadar kötü resmetmişler yani.
Öte yandan, sonraki çevirilerimde sıklıkla kullandığım, kullanmadığım zamanlar eksikliğini hisseder olduğum iki önemli programı ilk defa kullanmak Grace of Monaco filmine nasip oldu. Bu programların ilki ve asıl önemli olanı Typing Aid. Önceden hazırlanmış ve düz metin olarak kaydedilmiş bir dosya içindeki kelime hazinesini kullanarak, kelimelerin ilk birkaç harfini yazınca gerisini kendi tamamlayan bir program.
Örneğin, "uluslararası" yazmanız gerekiyor diyelim. Uluslararası kelimesi programın hafızasında varsa, siz "ulu" yazdığınızda o seçenekleri sıralamaya başlıyor. Böylece, özellikle uzun ve yazımı sıkıntılı kelimelerde büyük bir kolaylık sağlamış oluyor.
Biliyorum, piyasada bu işi yapan birçok program var. Typing Aid aynı işi yapan diğer programlardan daha üstün değil. Öyle bir iddiam yok; ama daha kötü de değil. Gayet kullanışlı, beni hiç yarı yolda bırakmamış bir program. Üstelik bedava.
İlgilenenler bu ücretsiz programa buradan ulaşabilir.
İkinci program da Primitive Word Counter. Bunun özelliği, bir metinde tekrar eden kelimeleri bulması. Her çeviri sonrasında, yazdığım metindeki kelimeleri bu programla saydırıp, en çok tekrar eden kelimeleri Typing Aid için saklıyorum. Karşıma çıkan her kelimeyi listeye eklemek yerine belirli bir mantığa göre hareket ettiğim için, Primitive Word Counter çok işime yarıyor.
İlk başladığımda sadece 5 -10 kelime vardı. Bugün o dosyada 10 bine yakın kelime ve kelime grubu var. Listeyi de giderek büyütüyorum. Özellikle işi gereği hızlı yazı yazması gereken arkadaşların bu iki programa mutlaka bakmasını tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder