Bilgisayarımın bir sağ tıkı bile bana çok görmeye başladığı günlerde, The Last Ship dizisini birinci sezon beşinci bölümden itibaren ben devraldım. Diziyi korsandan değil de televizyondan takip eden arkadaşlar alt yazıları benim çevirimle seyretmiş oldu.
Bilgisayarımdaki sorun sadece sağ tıkın bazen 10 saniye sürmesi değildi. Buna ek olarak, açılma süresi giderek artan internet sayfalarını, en kötüsü de hoparlör ve ona bağlanan kulaklıktan sürekli olarak gelen hışırtının kulağıma resmen cinnet kelimeleri fısıldamasını da eklemek gerekir.
Ama ben, tamamen duygusal sebeplerden dolayı bu cefakar ve vefakar makinemi atmayacak, bir gün aniden ve pat diye durana kadar onunla çalışmaya devam edecektim. Seçimimden pişman değilim. Bugün beni ben yapan, zamanında sabretme yetimi geliştirmemi sağlayan bilgisayarım olmuştur.
Bir tek zorluğunu saymazsak çevirisi kolay bir diziydi. Kelime yoğunluğu orta karar, çevirmeni boğmayacak kıvamdaydı. Diyaloglar genel olarak basit, çevirmesi kolaydı. Ancak, dizide çok ağır bir jargon vardı. Askerler birbirleriyle konuşurken kısaltmalar hiç eksik olmuyordu. Bu tip filmleri ya da savaş oyunlarını sevenler mutlaka biliyordur, özellikle çatışma sahnelerinde, sıradan İngilizcenin ötesinde, ne anlama geldiğini bilmek için konuya özel olarak ilgi duymayı gerektiren kendine has bir dili vardı. Ve işte bu tip konuşmalar başladığında, bana bir sağ tıkı bile çok gören bilgisayarımla yol kat etmek çok zor oluyordu.
Bilgisayarımdaki sorun sadece sağ tıkın bazen 10 saniye sürmesi değildi. Buna ek olarak, açılma süresi giderek artan internet sayfalarını, en kötüsü de hoparlör ve ona bağlanan kulaklıktan sürekli olarak gelen hışırtının kulağıma resmen cinnet kelimeleri fısıldamasını da eklemek gerekir.
Ama ben, tamamen duygusal sebeplerden dolayı bu cefakar ve vefakar makinemi atmayacak, bir gün aniden ve pat diye durana kadar onunla çalışmaya devam edecektim. Seçimimden pişman değilim. Bugün beni ben yapan, zamanında sabretme yetimi geliştirmemi sağlayan bilgisayarım olmuştur.
Bir tek zorluğunu saymazsak çevirisi kolay bir diziydi. Kelime yoğunluğu orta karar, çevirmeni boğmayacak kıvamdaydı. Diyaloglar genel olarak basit, çevirmesi kolaydı. Ancak, dizide çok ağır bir jargon vardı. Askerler birbirleriyle konuşurken kısaltmalar hiç eksik olmuyordu. Bu tip filmleri ya da savaş oyunlarını sevenler mutlaka biliyordur, özellikle çatışma sahnelerinde, sıradan İngilizcenin ötesinde, ne anlama geldiğini bilmek için konuya özel olarak ilgi duymayı gerektiren kendine has bir dili vardı. Ve işte bu tip konuşmalar başladığında, bana bir sağ tıkı bile çok gören bilgisayarımla yol kat etmek çok zor oluyordu.


Yorumlar
Yorum Gönder