Zaten hepimizin malumu, tuvalet kavramını Batılı bizden öğrenmiştir. Biz hamamlarda bir güzel temizlenirken, Avrupalı hacetlendikten sonra pisliğini sokaklara dökerdi.
Sonrasında da, tuvaleti bizden almışlardır almasına ama eksik almışlar, taharet musluğu koymayı unutmuşlardır.
Dr. Oz, Türk televizyonlarında halen yayınlanıyor mu bilmiyorum. Hangi kanalın verdiğini de bilmiyorum. Esas çevirmeni zatürre olduğu için, gönülsüzlüğümü açıkça belirtmeme rağmen kucağımda bulduğum tek bölümünde, tuvaletten sonra temizlenmek için kullanılan ıslak mendillerin kanalizasyon sistemine verdiği zararı anlatıyordu. Özetle, hacetlendikten sonra temizlenmek için ıslak mendil kullanmayın, kullanıyorsanız da o ıslak mendilleri klozete atmayın temasını işleyen bir bölümdü.
Program bana önce metinsiz geldi. Tabii, hem olağan iş yoğunluğumdan, hem de birtakım özel sebeplerden dolayı, bana gelir gelmez çeviriye başlayamadım. İşi veren stüdyonun, sanki ben işi pek bir hevesle istemişim gibi tüm bastırmalarına rağmen çeviriye hemen başlamamam bir anlamda iyi oldu aslında; çünkü birkaç gün sonra metin geldi.
Beni biraz rahatlatacağını düşünerek programın İngilizce deşifre metnini memnuniyetle karşıladım. Ancak gelen metnin eksiklerle, yazım hatalarıyla, doğru düzgün noktalama olmadığı için nerede başlayıp nerede bittiği anlaşılmayan cümlelerle dolu olduğunu ve bu haliyle bana faydadan çok zararı dokunduğunu görünce sevincim kursağımda kaldı.
İşi bana veren stüdyonun "Bak metin de verdik, nerede kaldı bu çeviri?" diye sıkıştırmasına mı kızayım, dünyanın bir yerlerinde birileri deşifre metin diye o saçma sapan şeyi hazırlayıp parasını gönül rahatlığıyla alırken benim burada onlar yüzünden işimin bırak kolaylaşmasını, resmen daha da zorlaşmasına mı kızayım, yoksa zaten dünya kadar işim varken hiç hesapta olmayan bu çok acil işi kabul edemeyeceğimi yeterince net bir şekilde anlatamadığım için kendime mi kızayım bilemedim.
Ama galiba en çok, o sıkışıklık içinde beş saniyeliğine, bilemedin on saniyeliğine bütün mahallenin elektriğini kesmeyi kendine hak gören her kimse, işte başkalarının hakkını gasp etmeyi kendine hak gören o aymaza sinirlendim.
Her ne kadar elimde net kanıt yoksa da, bu anlık kesintilerin hep mahallede yeni bir binanın yapıldığı bir döneme denk gelmesi, bazen aynı gün birkaç kere, bazen de birkaç gün üst üste elektrik kesildikten sonra bir dahaki inşaata kadar tekrar etmemesi, en önemlisi de, tesadüfi bir arızada ekiplerin Süpermen hızıyla gelse ancak düzeltebileceği bir sürede elektriklerin geri gelmesi, bu kesintilerden inşaatçıların sorumlu olduğuna dair derin bir şüphe uyandırıyor bende.
Bilemem tabii, kimsenin günahına girmiş olmayayım da, kendi kafalarında "Kısacık bir kesinti yapacağız. Kimseye zarar gelmez." diye bir hesap yapıp aniden kestikleri elektrik yüzünden kaydedilmemiş bütün işlerimi kaybetmeme sebep olan birileri varsa eğer, kendileri hakkında hiç güzel düşünmediğimi bildirmek isterim. Her kesinti sırasında bilgisayarımın bozulma tehlikesi atlatmasını saymıyorum bile.
Sonrasında da, tuvaleti bizden almışlardır almasına ama eksik almışlar, taharet musluğu koymayı unutmuşlardır.
Dr. Oz, Türk televizyonlarında halen yayınlanıyor mu bilmiyorum. Hangi kanalın verdiğini de bilmiyorum. Esas çevirmeni zatürre olduğu için, gönülsüzlüğümü açıkça belirtmeme rağmen kucağımda bulduğum tek bölümünde, tuvaletten sonra temizlenmek için kullanılan ıslak mendillerin kanalizasyon sistemine verdiği zararı anlatıyordu. Özetle, hacetlendikten sonra temizlenmek için ıslak mendil kullanmayın, kullanıyorsanız da o ıslak mendilleri klozete atmayın temasını işleyen bir bölümdü.
Program bana önce metinsiz geldi. Tabii, hem olağan iş yoğunluğumdan, hem de birtakım özel sebeplerden dolayı, bana gelir gelmez çeviriye başlayamadım. İşi veren stüdyonun, sanki ben işi pek bir hevesle istemişim gibi tüm bastırmalarına rağmen çeviriye hemen başlamamam bir anlamda iyi oldu aslında; çünkü birkaç gün sonra metin geldi.
Beni biraz rahatlatacağını düşünerek programın İngilizce deşifre metnini memnuniyetle karşıladım. Ancak gelen metnin eksiklerle, yazım hatalarıyla, doğru düzgün noktalama olmadığı için nerede başlayıp nerede bittiği anlaşılmayan cümlelerle dolu olduğunu ve bu haliyle bana faydadan çok zararı dokunduğunu görünce sevincim kursağımda kaldı.
İşi bana veren stüdyonun "Bak metin de verdik, nerede kaldı bu çeviri?" diye sıkıştırmasına mı kızayım, dünyanın bir yerlerinde birileri deşifre metin diye o saçma sapan şeyi hazırlayıp parasını gönül rahatlığıyla alırken benim burada onlar yüzünden işimin bırak kolaylaşmasını, resmen daha da zorlaşmasına mı kızayım, yoksa zaten dünya kadar işim varken hiç hesapta olmayan bu çok acil işi kabul edemeyeceğimi yeterince net bir şekilde anlatamadığım için kendime mi kızayım bilemedim.
Ama galiba en çok, o sıkışıklık içinde beş saniyeliğine, bilemedin on saniyeliğine bütün mahallenin elektriğini kesmeyi kendine hak gören her kimse, işte başkalarının hakkını gasp etmeyi kendine hak gören o aymaza sinirlendim.
Her ne kadar elimde net kanıt yoksa da, bu anlık kesintilerin hep mahallede yeni bir binanın yapıldığı bir döneme denk gelmesi, bazen aynı gün birkaç kere, bazen de birkaç gün üst üste elektrik kesildikten sonra bir dahaki inşaata kadar tekrar etmemesi, en önemlisi de, tesadüfi bir arızada ekiplerin Süpermen hızıyla gelse ancak düzeltebileceği bir sürede elektriklerin geri gelmesi, bu kesintilerden inşaatçıların sorumlu olduğuna dair derin bir şüphe uyandırıyor bende.
Bilemem tabii, kimsenin günahına girmiş olmayayım da, kendi kafalarında "Kısacık bir kesinti yapacağız. Kimseye zarar gelmez." diye bir hesap yapıp aniden kestikleri elektrik yüzünden kaydedilmemiş bütün işlerimi kaybetmeme sebep olan birileri varsa eğer, kendileri hakkında hiç güzel düşünmediğimi bildirmek isterim. Her kesinti sırasında bilgisayarımın bozulma tehlikesi atlatmasını saymıyorum bile.

Yorumlar
Yorum Gönder