IPMAN 3 dublaj çeviri notları

Konusunu gerçek kişilerden ve olaylardan alan filmlere temkinli yaklaşmak gerektiğini, zira bu tarz filmlerde yapımcıların önceliğinin genellikle geçmişte olmuş olayları gerçeğe en yakın şekilde aktarmak değil, bize bir film seyrettirmek olduğunu hep söylemişimdir. Tabii o filmi seyrettirirken de kendi kafalarındaki mesajı seyircilere aktarmak isterler.

Ipman 3 filmi özeline baktığımdaysa, yapımcıların ne herhangi bir sosyal mesaj iletme kaygısı ne de gerçek olayları doğru şekilde aksettirme kaygısı gütmeden, seyirciye sadece bir aksiyon filmi seyrettirme gayreti içinde olduğu hissine kapıldım. Bahsi geçen film serisinin kahramanı, aynı zamanda efsanevi Bruce Lee'nin de hocalığını yapmış Sifu Yip Man'ın hayatının ayrıntılarını bilmiyorum elbette; ama Hong Kong'ta Amerikalı mafya babası bir boksörle bire bir dövüş yapıp yapmadığına dair bir bahis olsa, paramı bu olayın tamamen atmasyon olduğuna koymaktan çekinmem.

Dağıtımcıların sadece dublaj olarak vizyona çıkma kararı aldığı filmin çevirisi bana geldiğinde,  her ne kadar dublaj çevirisi alt yazı çevirisinden çok daha farklı özellikler isteyen, daha meşakkatli bir iş olsa da, bu tarz vurdulu kırdılı filmlerin genel yapısı gereği beni pek de zorlamayacağını düşünerek başladım. Seyirci olarak da, çevirmen olarak da en sevdiğim işler olmuştur, az konuşmalı bol dövüşlü filmler.

Ne yazık ki yanılmışım. Filmin tamamen Çince olması, bana sadece İngilizce alt yazı metninin gelmesi, konuşan kişilerin isimlerinin belli olmaması gibi sorunlar yüzünden çeviriyle haddinden fazla boğuşmak zorunda kaldım. Gerçi,  konuşan karakterleri karıştırmamak için filmde azıcık rolü olan neredeyse herkes için ekran görüntüsü alıp her seferinde karşılaştırma yapmaya çalıştım ama gözü alışkın olmayanlar için Çinliler gerçekten de birbirlerine çok benzediği için yine de zorlandım. Bana gelen videonun düşük çözünürlüklü ve siyah beyaz olmasının yanı sıra ekranın tam ortasında korsan kopyalamaya karşı kocaman bir yazının olması da işimi birkaç kat daha zorlaştırdı.

Ve de tabii tüm uğraşlarımdan sonra, dublaj stüdyosunun yaptığım işi beğenmediğine dair de bir geri bildirim aldım. Yanılıyor olabilirim tabii ama gelen yorumlardan, kayıt masasının başına oturttukları, yaşı büyük ihtimalle benim bu meslekte geçirdiğim yıllardan daha az olan teknisyenin, stüdyonun sürekli çalıştığı çevirmenlerden görmeye alıştığı formatı bulamadığı için çeviriyi yadırgamış olduğuna dair hisse kapıldım. Halbuki, sonradan şikayet etmek yerine işe başlamadan önce nasıl bir format istediklerini söyleselerdi, iş (benim için olmasa bile en azından onlar için) çok daha az zahmetli olurdu.

Ben çeviriyi sinema için yaptım, ancak daha sonra aynı çeviri başka mecralarda da kullanılmış olacak ki, aşağıdaki YouTube videolarında,ufak tefek müdahalelere rağmen kendi çevirim tanıdım:






Ve son olarak, bunda zaten bir konuşma yok ama çok sevdiğim bir sahne olduğu için koyayım dedim.

Yorumlar