Ülkemizde yaygın adıyla Karatay Diyeti olarak bilinen, özünde glisemik endekse dikkat etmeye dayalı diyeti çok katı bir şekilde olmasa da temel prensiplerine elimden geldiğince çok uyarak takip etmeye başlayınca, kısa bir sürede 15 kilodan fazla verdim; ancak "Bir kere başardıysam yine başarırım." hissinin verdiği özgüven, iş stresinin yarattığı yalancı yemek yeme ihtiyacıyla birleşince kazanımlarımı, kontrolden çıkma noktasına varıncaya değin kaybetmeye başladım.
Bir işe koyulduğumda başka bir işin teslim tarihinin tehlikeye girdiğini biliyor olmanın verdiği stres zaten günlük hayatımın bir parçası olmuştu da, çarşamba günü teslim edilmesi gereken Allegiant filmine başlamak için ancak fırsat bulduğum o salı günü apayrı bir heyecan olmuştu benim için. Tıpkı, farklı olayların değişik kollardan ilerleyip sonunda aynı noktada çarpıştığı hikayeleri anlatan filmler gibi, birbirinden bağımsız beş ayrı işin teslim tarihi o ünlü salı gününe denk gelmişti.
Bu kadar stres, hanımın merak saldığı ve inanılmaz lezzette yaptığı ev ekmekleriyle birleşince, Karatay maratay kalmadı tabii. Zaten notlarıma baktığımda da, o beş işin ancak ikisini zamanında teslim etmeyi başardığımı görüyorum. Üstüne üstlük, birkaç yazı önce bahsettiğim aile toplantısında tekerleği kırılan çalışma sandalyeme yeni tekerlek alacak zamanı bulamadığım için hâlâ yemek masasından ödünç aldığım sandalye üzerinde çalışıyordum.
Kitap uyarlamalarından yapılan çevirilerde terim birliği olsun diye varsa filmin Türkçeye kazandırılmış kitabını da ister, bir yandan filmi çevirirken bir yandan da hızlıca kitabı okurdum ama bu sefer gerçekten hiç zamanım olmadığından ne ben kitabı istedim, ne de dağıtımcı firma gönderdi. Zaten bir devam filmi olduğundan ve birçok terim daha önce de kullanılmış olduğundan çok da büyük bir sorun olduğunu düşünmüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder